SAHİ KİM VERDİ ELİMİZE BU SİLAHLARI?
Dünyanın en gergin ikinci ülkesiymişiz. Bunu öğrenince şaşırmadım ama çok üzüldüm. Yani daha güzel bir konuda üst sıralarda olmak varken bu konuda olmak hoş değil bana göre. Şaşırmadım çünkü tüm haber bültenlerinin yüzde 98'i hep şiddet haberleri. Trafikte kavga, kadına her türlü şiddet, çocuğa şiddet ve istismar, hayvana eziyet, yaşlılara şiddet, anneye, babaya, eşe, çocuğa, sevgiliye, sevmeyene, yan bakana, ses edene, susana, konuşana, sadece o yoldan geçtiği için, saatin geç olduğu için, erken saatte olduğu için, giyimi için v.s milyonlarca neden sayabilirim. Ne acı ama! Bu konuların hepsi ayrı ayrı ele alınmalı diye düşündüğümden şimdilik detaylı yazmayıp önümüzdeki yazılarımda değineceğim.
Öyle kimsenin kimseye de eyvallahı yok. Hatta hiçbir nedenin olmasına bile gerek yok hemen vur, kır, parçala, öldür. Pardon da biz insanız insan. Hani yaratılmışların en üstünü olan insan. Aklı olan, düşünme yetisi olan, vicdanı olması gereken olan, merhametinin eksik olmaması gereken olan, insan. Sanki çoğu zaman bunların yerini vahşi bir yaratık alıyormuş gibi davranılıyor. Hayvan demiyorum bakın. Düşünemeyen, aklı selim olmayan, içgüdüsel hareket eden o sessiz kullara hakaret etmiş sayarım kendimi çünkü bu benzetmeyi yaparsam. O kadar çok ki bir insanda olmayan merhamete sahip olan, sadık olan, veren eli unutmayan, yediği yere pislemeyen hayvan canlar.
“Bu araba nasıl beni geçer?” diye hemen aracın önünü kesmeler, kavgalar, dövüşler, hatta kin güdüp bir bıçak veya nedense herkes de olan bir silahla öldür oh tamam bitti. Ne kolay. Anne veya baba para vermedi, bir yere izin vermedi, az sesini yükseltti hemen vur öldür. Boşandıktan sonra eski karısını vuran, sevgilisi ayrıldı diye öldüren, beni sevmedi diye hayatını karartan, intikam uğruna masum çocuklara zarar veren, kapısının önünde uyuyor diye tekmelenen hayvan canlar, ne çok değil mi artık hayatımızda bunları yapan yaratıklardan?
Bu kadar öfke, bu denli şiddet neden? Konuşabiliyoruz dilimiz var değil mi? Düşünebiliyoruz aklımız da var. Bence her insanda minicik bile olsa vicdan ve merhamet kırıntısı da var. Elimiz silah, bıçak, sopa v.s tutacağına kitap tutsa, kuran tutsa, dua için açılsa. Aklımızı daha iyi yönde kullansak, öfkemizi sadece gerçek düşmanlarımıza karşı göstersek keşke. Bir olmak varken ayrılmasak. Gönül ne çok şey istiyor değil mi?
Silahları kimin verdiğini az çok hepimiz biliyoruz aslında elimize de peki insanlığımızı nasıl yitirdik sizce? Benim bir fikrim var. Bence inançsız oluşumuz, özümüzü yitirişimiz, değerlerimizi hiçe sayışımız. Yani yine kendimiziz bunun sorumlusu. Her söylenene kulak astık, hep batıya özendik ama iyi yönlerine değil hep kötü yönlerini benimsedik. Onlar kısacık mesafelerde bile kitap okurken mesela onu örnek almadık da gittik dövüş sanatlarını öğrendik ve bunu en yakınlarımız üzerinde uygulamaya koyduk. Aferin değil mi bize!
Bir anlık öfke ile bir ömrü heba etmeye değmez bunu bi düşünün. Tartışma ayrı kavga dövüş ayrı. Özümüze dönelim. Bakın geldik ve gidiyoruz. Kırmadan, kırılmadan, incitmeden ve incilmeden olsun olanlar. Zaten yaşamak zor, daha da zorlaştırmadan yaşayıp gidelim.
“Yurtta Sulh Cihanda Sulh” diyen bir Ata’nın evlatlarıyız, bunu unutmayalım. Bir de silahları veren değil onları kullanan suçludur bunu da unutmasak iyi olur.
0 Yorum