KOMŞU KOMŞU
İnsanız ve toplum içinde yaşamak zorundayız. Barış, huzur, güven içinde yaşamak herkesin en büyük arzusu elbette. Peki günümüz toplumunda bunu başarabiliyor muyuz?
Bu yazımda komşuluk ilişkilerine değinmek istiyorum.
En yakın akrabadan daha yakındır aslında komşu. Bir ihtiyaç, bir sıkıntı anında ilk yetişendir. Bir adım yakınında olan bir ses, bir nefestir komşu. Tabii ki artık zor bulunan, yitirmek üzere olduğumuz bir değerdir komşuculuk. Küçük şehirlerde eskisi kadar olmasa da yine de devam ediyor ama büyük şehirlerde ölsen kimsenin ruhu duymuyor. Bi kapıyı çalıp hal hatır soran yok, selam veren veya verilen selamı alan yok, bir tabak yemek paylaşımı yok. Herkes kendi aleminde kimsenin kimseden haberi yok. Çok üzücü aslında ve bunun temelinde yatan en büyük sebep de güvensizlik. Kaybettik insanlara olan güvenimizi. Biri, bırakın kötülüğü, bir tebessüm dahi etse sorgular olduk. Çıkar üstüne kuruluyor artık çoğu yakınlıklar çünkü ne yazık ki. Hepimiz yaşamışızdır bunu, en büyük darbeyi en güvendiğimiz, yapmaz dediğimiz vurmuştur ve güvensizlik tohumu içimize atılıp günbegün büyümeye başlamıştır.
Aynı apartmanda yaşayıp birbirini hiç tanımayanlar var. Oysa eskiden öyle miydi? Çat kapı gelinir bir kahve içelim denirdi. Topluca pikniklere gidilir, hemen her hafta başka bir komşunun evinde toplanılırdı. Evde pişen yemek tek yenilmez her defasında farklı komşularla paylaşılır, durumu iyi olmayan komşunun evine incitmeden sürekli yemekler gönderilirdi. Çünkü biz “Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi mümin değildir.” diyen bir peygamberin ümmetiyiz. (Şimdilerde unutulsa da.) Evde acilen lazım olan herhangi bir şey komşudan istenilirdi rahatlıkla. Çünkü “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” demiş atalarımız. Bir sohbet, bir gülüş, bir sesleniş de ihtiyaçtır ve bunu en yakınımızda bulunan komşularımızda bulmak büyük bir şanstır.
Oysa şimdi bırakın bu saydıklarımı, iki kelam eden komşu bile bulmak zor çoğu toplumda. Saygı yok mesela. Ses çıkaranı mı dersin, balkondan pencereden bir şey silkeleyeni, çöpünü atanı, hastaya, taziyeye saygı duymayanı, hatta daha kötüsü komşusunun malına, canına, namusuna el uzatanı, her türlüsünü görüp duyuyoruz. Ve yine üzülüp kahroluyoruz. Az sessiz olun diye uyarılmıyor bile kimse hemen kavga, dövüş. Muhabbetli değil öfkeli yeni nesil komşular.
Ne ara kaybettik insani değerlerimizi bilmiyorum ama çok yazık ediyoruz. Nerede kaldı o evinde taziyesi var diye günlerce komşusu ile beraber yas tutan komşular? Hastası var diye komşusunun yardımına yetişen? Bayramlarda bir evde toplanıp baklava, börek yapan komşular? Daha çok yazarım böyle eskilere dair komşuluk ilişkilerini ama yaşayanlar zaten bilir o tadı, yaşamayan ise zaten hiç tadamayacak ve yaşayamayacak o güzelim anları.
Şanslı olanlardanım ben aslında hem eski komşulukları yaşadım yaş itibari ile (çok yaşlı değilim bu arada J) hem de hâlâ o değeri yitirmeyen bir toplumda yaşıyorum çok şükür.
Yine eski günlerdeki gibi “Komşu komşu hu huu,” diyebilmek dileğiyle.
0 Yorum